Aslında hep bir hikâyemiz olsun isteriz. Kendimizi ya kökleri çok derinlerde olan ya da şimdi ve burada cereyan eden hikâyelere sığdırırız. Esasında her birimiz sığınacak bir yer ararız. Her birimiz kişisel öykülerini bir yere dayandırmak, o dayanak noktasında soluklanmak isteriz. Kimi zaman hikâyeler çatışır, kavga eder. Birdenbire kendimizi yaslandığımız o büyük hikâyenin neferleri olarak buluruz. Son günlerde daha çok duymaya başladığımız queer söylemleri de bir çeşit yeni hikâye arayışı aslında. Ve bu anlatının bilinçli ve bilinçsiz, örgütlü ve örgütsüz planlı ve plansız biçimlerde çoğaldığını görüyoruz son zamanlarda.